GÜNYÜZÜNÜN İNCİSİ KAVUNCU KÖYÜ
  makaleler
 

                                  بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ 

       MEVLİD-İ NEBEVİ

 “Andolsun ki Resûlullah’da sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çokca zikredenler için mükemmel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 33/21) 
Peygamberlik makamının son halkası olan sevgili peygamberimizin dünyayı teşrifleri olan Mevlid-i Nebevi asırlardır İslam dünyasında olduğu gibi milletimiz tarafından da “mevlid kandili” olarak kutlanmaktadır. Diyanet işleri başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı, yüzyıllar önce bir ilim ve kültür bayramı şeklinde kutlanan mevlid geleneğini canlandırma ve yaşatmayı amaçlamış, bu düşünce ile de Peygamberimizin doğum gününü içine alan haftayı, “KUTLU DOĞUM HAFTASI” olarak ilan etmiştir.Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılından itibaren peygamber efendimizin doğum yıldönümleri, her yıl “kutlu doğum haftası” adıyla ilmi ve kültürel etkinliklerle kutlanmaktadır. Kutlamaların 21.si bu yıl 14-20 nisan 2009 tarihleri arasında Türkiye genelinde konferans, panel ve diğer sosyal-kültürel faaliyetlerle kutlanmaktadır.
Allahu teala insanı “ eşrefi mahlukat” yani yaratılmışların en şereflisi olarak yaratmış ve merkeze de son peygamber, insanlığın yüz akı, rabbimizin habibim sevgilim dediği peygamberimizi koymuştur… peygamberimiz doğumundan sonra ilk vahyi alana kadar Allahu taala tarafından korunmuş, ahlakıyla peygamberlik öncesinde dahi insanlığa örnek ve önder olmuştur. 40 yaşında ilk ilahi emirle beraber kutlu çağrı başlamış ve bu çağrı tüm insanlıkta makes bulmuştur. Peygamberimizin doğduğu çağda dünyanın her tarfında cehalet, zulüm, ahlaksız almış yürümüş, tek Allah inancı unutulmuş , insanlık korkunç ve kararnlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. O’nun getirdiği öğretilerle cahiliye toplumu, 23 yıl gibi kısa bir zamanda bütün dünyaya model olma özelliğine sahip bir iman ve ahlak toplumu haline gelmiştir.
Batılı ünlü tarihçi Arnold Toynbee’ nin şu tespiti sevgili peygamberin tüm insanlığın kurtuluşu için ne kadar önemli öğretiler getirdiğinin bir diğer delili ve gerçeğin itirafıdır. Toynbee diyor ki: “ eğer insanlığın bugünkü durumu bir ırk savaşına yol açacaksa , İslam, tarihi görevini yapmak üzere , bir kere daha çağrılmalıdır” sevgili peygamberimiz bir millete veya kavme değil, tüm insanlığa peygamber olarak gelmiştir. Ve tüm insanlığın huzuru ve mutluluğu için gayret göstermiştir. Tüm tarih kitapları buna şahittir. O’nun peygamberlik öncesi ve peygamberlik sonrası yaşamı buna şahittir.   
Hayatın gayesinin yok olduğu, insanlığın niçin yaratıldığı şuurunun unutulduğu, mananın yerine maddenin aldığı, başıboşluk, savaş, açlık, cehalet ve doğanın tahrip edilişiyle hüzün örtülerine bürünen 21. Yy. insanı; maddi anlamda çağlar atlasa da ruhunu aç bırakmış , paslandırmış ve çürütmüştür. Bu gün artık ruhlar bir şeybekliyor. Her şeyin madde olmadığını anlatan bir nur istiyor. Ben inanıyorum ki her şeye rağmen insanlık genlerindeki , fıtratındaki saflığı, temizliği tekrar keşfedecektir. sevgili peygamberin getirdiği hayat modelinde mevcut olan şefkat ve merhamet iklimindeki dirilişle , sevgiyle ve barış anlayışıyla insanlık özüne dönecektir. Efendimizin doğumu , alemler rahmettir. Getirdiği İslam dini Allah’ın insanlara son mesajıdır, insanlığın kurtuluşudur.
NE MUTLU O’NU TANIYANLARA , NE MUTLU O’NU OKUYUP ANLAYIP YAŞAYANLARA…
                                      
selam ile...                                                      08,03,2009 / kavuncu köyü

                                              

                                     İMAN VE HAYAT

”onlar(müminler), ne ticaret nede alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoymadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözle-rin (dehşetten)allak bullak olduğu bir günden (hesap gününden) korkarlar.”

                                                                                            (nur suresi / 37)                                                                                                                                                                       

"Allah'a ve Resûlüne iman eden, sonra hiçbir zaman imanında şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimseler ancak hakkıyla iman edenlerdir. İşte onlar (imanlarında) sadık olanların ta kendileridir."

                                                                                            (Hucurat suresi / 15)

       Lütfuyla bizleri iman edenlerden kılan, Âlemlerin Rabbi Allahu Teala hazretlerine sayısız hamdu sena olsun. İmanın hayata nasıl yansıması gerektiğini insanlığa yaşayarak tebliğ eden sevgilimiz, efendimiz, her hususta önderimiz olan Hz. Muhammed (sav) ‘e binlerce salât ve selam olsun.

          Bizleri yoktan var eden , sayısız nimetleriyle şereflendiren rabbimizin, muhakkak ki bizlere ihsan ettiği en önemli nimet, “iman” dır.böyle bir nimetin ölene kadar korunabilmesi ve ancak bu nimet ile birlikte Cenabı Hakk’ın huzuruna çıkılabilinmesi için imanı diri tutmak gerekmektedir.

         İmanın anlamını ve hayat ile olan ilişkisini bilmeden konumuzu özetlememiz mümkün değildir. O halde nedir iman? Sadece “bizde iman ettik” demekle her şey biter mi? Amelsiz iman kâmil iman mıdır?

        İman; insanın mümin olduğunu kuru lafla ilân etmesi, demek değildir. Birçok münafıklar da dilleri ile iman ettik, demişlerdir, ama kalpleri asla iman etmemiştir: İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık" derler. Onlar (kendi akıllarınca) güya Allah'ı ve müminleri aldatırlar. Hâlbuki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bunun farkında değillerdir. (bakara/ 8-9)

      İmanın mefhum ve manasına gelince: İman; bir şeye inanmak, bir şeyi tasdik etmek, bir kimsenin söylediğini kabullenmek demektir. “İtikat” ile eş anlamlı olup teslim olmak ve boyun eğmek anlamını da kapsar. İman; Allahu Teala’nın dinini kalben tasdik eylemektir. İman asıl olarak tasdikten ibaret ise de, tasdik edilen esasları, dil ile ikrar etmek, şahadette bulunmaktır. İmanı söz, davranış ve amelleriyle açığa vurmak imanın hayat bulması anlamına gelir.

      İnsanın fıtratındaki inanma ihtiyacı ve yaratılışımızın gayesi şu ilahi hitaplarla ortaya konmaktadır:”ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım(zariyat suresi/56) “Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata sımsıkı tutun. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler.”(rum suresi/30)  “Şüphesiz din Allah katında islamdır”(al-i İmran suresi/19)Yaratılışımızın gayesi, Yüce Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmektir.

      İman: Hem dünya, hem de ahiret saadetini sağlayan en değerli manevi sermayemizdir.

“ İman”  pas tutmuş gönüllerin cilasıdır.

“İman”  ruhun dinamizmi, bedenin helal yaşam sırrıdır. Bu özellikleriyle iman; şirkin, küfrün ve dünyeviliğin kirlettiği kalplere yeniden hayat verir.

“İman”  taraf olmaktır. Allah’ın, Rasulullah’ın ve haklının tarafı.

“İman”  tavır sahibi olmaktır. Allah’ın dinine karşı olanlara, zalimlere, zulme ortak olanlara ve tüm haksızlıklara.

“ İman” ezilmişlere destek, kimsesizlere barınak, hastalara şifa, ruha gıdadır.

Kısacası İMAN HAYATTIR !”

Mekke müşriklerinin örneğinde olduğu gibi İman, mensuplarını cehalet ve vahşetten kurtarır. Sevgi, saygı ve adaletin oluşturduğu İslam medeniyeti’ nin zirvesine yükseltir. Köle Bilal’ı, müezzinlerin şahı; çöl avcısı Hamza’yı, şehitlerin sultanı yapar. Gelenekler uğruna öz kızını diri diri toprağa gömen Ömer bin el-Hattab’ı; "kadın isabet etti, Ömer hata etti" diyecek ölçüye ve olgunluğa taşıyan, “Hz Ömer” yapan bu imandır.

    Allah’a iman bilinci, renkleri, dilleri ve düşünceleri farklı olan insanları ortak bir duyguda birleştirerek onları din kardeşi yapmıştır. “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.” (hucurat suresi/10)  Mümin, imanı, ibadeti, ahlakı ve davranışlarıyla dürüst ve örnek insan olma durumundadır. Sevgili peygamberimizin "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mü'min de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir." (buhari,iman bahsi) ifadesi imanın hayata yansıması gerekliliğini ortaya koyar. Mümin, insan haklarına saygılı olan, bütün insanları Allah’ın kulu olarak gören, geçimli ve uyumlu, birleştirici, tefrika ve ayrılıklara prim vermeyen insandır. İman güvenmeyi, mümin güvenilmeyi, dürüstlüğü ifade eder.

İSLÂM DİNİNİN İMAN ESASLARI; Allah'a meleklere, peygamberlere, kitaplara, ahiret gününe ve kadere inanmayı içine alır. Bu iman esasları sayesinde mümin, hayatı ve kâinatı anlarken ve yorumlarken, ana bakış açısını bu esaslara göre belirler. Buna göre "iman", dil ile kalb arasında biten bir söz/inanç değil, bütün bir varlığı yorumlayan temel kaidedir. Allah inancı ile başlayıp ahiret inancı ile tamamlanan "iman" dünyasında, insanın varlığı bir anlam kazanır. İnsan, yaratılışının, yaşayışının ve ölümünün sebep ve sonuçlarını keşfeder. Yoktan var edilmek, yaratıcının belirlediği sınırlara, yasalara göre yaşamak ve ahirette hesap vermek… Artık iman, müminin vücudunda hayat bulmuştur.

Bir kabın içine ne koyarsanız, kabın dışına taşan ya da sızan şey de o cinstendir Bal küpünden bal, sirke küpünden sirke sızar Kalpteki iman da böyledir. Bütün organlara salih amel(Allah’ın razı olacağı iş) olarak yansır Nitekim cenabı hak şöyle buyurmaktadır.

"Ey inananlar, eğer Allah'tan sakınırsanız o  size doğruyu eğriden ayıracak bir güç verir, suçlarınızı örter ve sizi bağış­lar." (Enfal suresi/29) 
 "Ey inananlar, Allah'tan sakının ve elçisine ina­nın ki, size rahmetinden iki pay versin, sizin için ışığında yürüye­ce­ğiniz bir nur yaratsın ve sizi bağış­lasın." (Hadîd suresi/28)
 
Bir hadis-i kutside de sevgili peygamberimiz şöyle buyurmaktadır:

  ”Allah Teâlâ buyurdu ki: "Kulumun, farz kıl­dığım şeylerle bana yaklaşmasından iyisi yoktur. Kulum bana nafilelerle de yaklaşmaya devam eder. Öyle olur ki artık onu severim. Onu sevdim mi işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli ve yürüdüğü ayağı olurum. Benden isterse kesinkes veririm. Bana bir sığınsın, onu muhakkak korurum." (Buhari, Rikâk, 38)

                             "helal haram demez bulduğun yersen

                                Müminlik sözünden feragat eyle"

“Ey kalplerin sahibi olan rabbim! Kalplerimizden sevgini, üzerimizden rahmetini, bereketini ve affını eksik eyleme. Bize hakkı göster, zoru kolaylaştır. Bizlere hem bu dünya da hem de ölümden sonraki hayatta iyilikler ihsan eyle. İyilerle birlikte bizleri de cennetine koy Ya Rabbi…

      

     Selam ve dua ile…                                            AŞIR KORKMAZ

                                                                mail:asirkorkmaz@hotmail.com

                                  

 
  Bugün 3 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı! asirkorkmaz@hotmail.com  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol